Vergi İcra Hukuku’na özgü bir cebrî icra kurumu olan teferruğ, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’un 98. maddesinde düzenlenmektedir. Bu kurumun kamu borçlusuna her türlü ödeme kolaylığını gösterme ve kamu idarelerinin alacaklarını emniyet altına alarak kolay ve seri bir şekilde tahsil etme şeklindeki iki amacı uzlaştırdığı ifade edilebilir. Bu anlamda 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’un özünün ve ruhunun en iyi ifadesi, Kanun’da düzenlenen teferruğ ile karşılık bulmaktadır. Vergi İcra Hukuku’nda teferruğun konusunu, genel yarar
ile özel yararı uzlaştırmak, kamu alacaklısı idarelerle kamu borçlularının kamu alacağından kaynaklanan ilişkilerini düzenlemek, tarafların haklarını ve yetkilerini sınırlamak oluşturmaktadır. Vergi İcra Hukuku’nda teferruğ, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’da öngörülen koşullarla satışı yapılamayan hacizli taşınmazların birer kamu kaynağı hâline getirilerek, bu suretle ödenmemiş kamu alacağının tahsiline yaramaktadır. Kanun koyucu, kamu orçlularının mal varlığı değerlerinden para olarak tahsil edemediği alacakların, yine kamu borçlularının mal varlığı değerlerinden taşınmazlarının alacaklı kamu idarelerinin mülkiyetine geçirilmesi suretiyle tahsiline imkân veren bir idarî ve malî usul ihdas etmiştir. Dolayısıyla kamu alacaklarında uygulanan nakdî tahsile dayanan diğer usullerin bazı hâllerde işlevsiz kalması sebebiyle, idarenin mal edinmesiyle sonuçlanan usullere olan ihtiyacın arttığı, bu itibarla teferruğ usulüne özel bir önem atfedildiği belirtilebilir.